Osmanlı Arşiv Belgelerinde Filibe Türklerinin Osmanlı’ya Zorunlu Göçü (1907)

Osmanlı Arşiv Belgelerinde Filibe Türklerinin Osmanlı’ya Zorunlu Göçü (1907)
“Filibe yüz sene evveline kadar, Bursa ve Eyüp Sultan gibi iliklerine kadar Türklük sinmiş bir şehirdi. Filibe’yi görmeyi özlerdim.”  
Yahya Kemal Beyatlı-
Çocukluğum, Gençliğim, Siyasi ve Edebi Hatıralarım kitabından.                                                                               

Filibe 1900’ler. https://www.eskiturkiye.net/tag/filibe/

1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı, Rumeli’deki Türkler açısından felaketle sonuçlanmış yaşanan katliamlar sonrasında yaklaşık 1.230.000 Türk zorunlu göçe tabi tutulmuştu. Savaş öncesinde Bulgaristan’da Türk nüfusun yoğunlukla yaşadığı yerlerin başında Berlin Antlaşması ile Şarki Rumeli adını alan Filibe ve İslimiye sancaklarından oluşan bölge gelmekteydi. Balkan yarımadasının en önemli dağları olan Rodop, Sredna Gora ve Stara Planina Dağları arasında Yukarı Trakya Ovası’nın verimli topraklarında kurulu Filibe sancağı, fethedildiği I. Murad Hüdavendigar döneminden itibaren Müslüman Türklerin yoğun olarak yerleştikleri bölgelerden biri olmuştur.[1] Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde, 1651 yılında Filibe’de 23 Türk İslam Mahallesine karşılık,  Latin, Sırp, Bulgar, Yahudi ve Rumlara ait toplam 7 mahalle olduğundan bahseder.[2] 1876’da Edirne vilayetinde yapılan son nüfus sayımına göre Filibe ve İslimye  sancağında, 376.260 Müslüman Türk yaşamaktaydı.[3]  

Balkan yarımadasının en önemli dağları olan Rodop, Sredna Gora ve Stara Planina Dağları arasında Yukarı Trakya Ovası’nın verimli topraklarında kurulu Filibe sancağı, fethedildiği I. Murad Hüdavendigar döneminden itibaren Müslüman Türklerin yoğun olarak yerleştikleri bölgelerden biri olmuştur.

Osmanlı Rus Savaşı süresince Ruslar, Kazaklar ve Bulgarlar tarafından yapılan katliamlar nedeniyle Türk ve Müslüman nüfusun kitleler halinde göç etmesi, Filibe ve İslimye sancaklarının demografik yapısının büyük oranda değişmesiyle sonuçlanmıştır. Göç sırasında on binlerce Türk’ün açlık, soğuk hava ve salgın hastalıklardan dolayı telef olması nedeniyle Tuna, Filibe ve İslimye sancaklarındaki Türk ve Müslüman nüfus yarı yarıya azalmıştır. Savaştan sonra özerk Bulgaristan Prensliğinin kurulması, 1885 yılında Filibe’nin bağlı olduğu Şarki Rumeli’yi ilhak etmesi ve 1908’de bağımsızlığını ilan etmesine kadar geçen süreçte de bu bölgede yaşayan Türklere karşı Bulgar zulmü devam etmiş başta Filibe’de yaşayan Türkler olmak üzere Bulgar Prensliği sınırları içinde yaşayan bütün Türkler göç etmeye zorlanmışlardır. [4]  

Devlet Arşivleri Başkanlığı, Osmanlı Arşivinde yer alan 1907 tarihli belgede, Bulgaristan Komiserliği’nden Sadaret’e gönderilen tahriratta, Bulgar ahalinin Müslüman Türklere yönelik yol kesme, alıkoyma, Türklere ait okul ve camilere el koyarak Bulgar okulu ve kiliseye çevirme, mezarlıkları tahrip etme gibi fillerinden bahsedilerek Müslüman Türklerin göç etmeye zorlandıkları ifade edilmektedir.

Bulgaristan Komiserliği’nden 23 Eylül 1907 tarihinde Sadaret’e gönderilen tahriratta Cuma namazı çıkışında Müslüman Türklerin Bulgarlar tarafından gördüğü baskı ve zulüm anlatılmaktadır[5] :

“Geçen Cuma günü Filibe’ye civar Karçeme Karyesi ahali-i İslamiyesi Cuma namazı için câmide bulunduğu sırada Çoryan ve ona civar Bulgar Kalesi efradından bazı efrad Karçeme Deresi üzerindeki köprüyü işgal ederek mücerred kendi keyifleri için câmi-i şeriften çıkan ahali-i İslamiyeyi köprüden geçmeyi men ve geçmek isteyenleri silahla tehdit ettikleri ve keyfiyet Karçeme Jandarmasına ihbar olunmuş ve fakat neferler tarafından “Türklerin uğruna sen gidersin” tarzında sözler işittiğinden dolayı mezkur jandarmanın bir şey yapamamış olduğu ve ancak mütecasir neferlerin zabıtı gelerek bunları toplamasıyla bu defa bir cinayet vukuuna mahal kalmamış ise de Bulgar efrad-ı askeriyesinin İslam hakkındaki muamelat ve tecavüzatı tahammülfersâ bir halde bulunduğundan tesirat-ı İslamiye tezayüd ve muhaceret fikirleri tesis etmekte olduğu Filibe İkinci Kitabeti’nden bildirildiği ve bu babda dahi emaret nezdinde teşebbüsat-ı mukteziye icra kılındığı maruzdur. Olbabda emr-u ferman Hazret-i Veliyy’ül-emrindir.

Osmanlı Arşivi’nin Sadaret fonunda yer alan bir diğer belgede 27 Ağustos 1907’de, Bulgaristan İslam ahalisine uygulanan baskı ve zulüm neticesinde Varna, Burgaz, Rusçuk, Filibe,Hasköy, Karlovo, Silistre, Tutrakan, Hezargrad, Kazanlık ve Eskicuma’dan  göç eden Müslüman Türklerin ahvali detaylı bir biçimde anlatılmaktadır [6] :

Bulgaristan’da seken-i İslam ahalide hicret arzularının kesb-i kuvvet ettiğine ne sûretle ıtlâ( bildirme) ve itmînan bulunduğunun ve hicret etmek için müracaat eden var ise kimler ve kaç nüfusdan ibâret bulunduğunun mütalaa-yı çâkeri ile arzını âmir-i esâbi-i piray-ı tâzim ve tebcil olan 25 Temmuz 323 tarih ve 103 numaralı emirnâme-i  sâmî-i cenâb-ı sadâret-penâhîleri mütalaa-güzar-ı çâkeri olmuştur.

Bulgarlarla beraber aynı köyde yaşayan İslam unsurlarının rahatı günden güne ortadan kalkmaktadır. Türkler’den talep edilen vergilerin ağırlığı ve ehli İslamın senelik 1.5 milyon frank kadar maarif vergisi verdiği halde, imaret ve eyalet dahilindeki bütün İslam mektepleri için meblağı mezkurun yirmibeşte bir kısmı bile ita olunmamaktadır. Bununla da yetinilmemiş mektebler zabt edilmiş, camilere el konulmuş, bunlar kilise ve Bulgar mektebine dönüştürülmüştür. Mezarlıklar dahi zabt edilmiş ve tahribata uğramıştır.Burada yaşayan Türkler kendi hak ve hukuklarını koruyamaz hale gelmişlerdir.Şikayet edecekleri resmi mercilere halini anlatmak bir yana çok defa ağır cezalara düçar eylemektedirler. Sonuç olarak hiçbir surette rahat ve huzurları kalmadığından, burada yaşayan ehli İslamın muhacereti arzu etmekten öte zorunlu bir hal almıştır.

Tüm bu baskı ortamınının neticesinde, Varna civarında bin yedi yüz Bergos(Burgaz)dan iki yüz Ruscuk’dan iki yüz elli Filibe’den dört yüz elliye karîb nüfus-u İslamiye muhaceret eylemiş ve Rodop Balkanları kurâ-yı İslamiyesiyle Hasköy, Karlovo ve Ruscuk ve Silistre ve Tutrakan ve Hezargrad ve Kazanlık ve Eskicuma’dan bir hayli kimsenin hicret etmiş bulundukları görülmektedir. Bizzat prensin taht-ı ikrar ve itirafında olan Bulgarların taadiyat ve tecavüzatına nihayet verilmediği takdirde İslamlar hakkında takibata bahane verecek bir mesele zuhur etmediği halde bile murur-u zaman ile imaret ve eyalet dahilinde Müslüman kalmayacağı Rus’un halinden anlaşılmakta bulunduğu maruzdur. Olbabda emr-u ferman Hazret-i Veliyy’ül-emrindir”.

Bulgaristan’daki Türkler, Balkanlardaki diğer Müslümanlar gibi atalarının yüzyıllardır yaşadığı topraklardan zorla göç ettirilerek başta İstanbul, Tekirdağ, Edirne, Bursa, Kırklareli ve İzmir gibi şehirler olmak üzere Anadolu’nun çeşitli bölgelerine sevk ve iskân edilmişlerdir. Sadece Bulgarlardan oluşan bir ülke inşa etmek için uygulanan tüm bu baskı ve zorunlu göç ettirme  politikası neticesinde binlerce Müslüman Türk de göç yollarında hayatını kaybetmiştir.

Kaynakça

[1] Bedriye Uzuner,“1950-1951 Yıllarında Bulgaristan’dan Türkiye’ye Göçler Ve Kırklareli Vilayetine Etkileri”, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2019, s. 9-11.

[2] Mehmet Zillioğlu, Evliya Çelebi Seyahatnamesi Cilt. 3-4,  İstanbul: Üçdal  Neşriyat, 1986, s. 297.

[3] Sâlnâme-i Vilâyet-i Edirne, (1293/1876), s. 113.

[4] Bilal N. Şimşir, “Bulgaristan Türkleri ve Göç Sorunu”, Bulgaristan’da Türk Varlığı Bildiriler, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1992, s. 48.

[5] BOA.A.}MTZ.(04).160/49.01.

[6] BOA.A.}MTZ.(04).160/13.01.

Benzer Yazılar

Yorum Yap