AYVAZ DEDE VE AYVAZ DEDE ŞENLİKLERİ

AYVAZ DEDE VE AYVAZ DEDE ŞENLİKLERİ

Ayvaz Dede

Osmanlı Devleti, İstanbul’un fethini takip eden yıllarda Rumeli fetihlerine de hız kazandırmış, 1463 yılında Bosna’yı ele geçirmiştir. Osmanlı’nın kuruluş yıllarından beri muhtelif yöntemlerle uygulamış olduğu istimâlet politikası, dervişler aracılığıyla fetih öncesi yahut sonrası bölge halkını etkileme yaklaşımı, sert güç ve yumuşak güç dengesi Bosna’da da kendini göstermiştir. Ayvaz Dede’de, Bosna fethini müteakiben devlet tarafından bölgeye gitmesi istenen kırk dervişten bir tanesidir[1].

Ayvaz Dede, Horosan erenleri olarak bilinen ekole mensup olup, Hâce Ahmed Yesevî’nin yoluna bağlı bir sufî olarak Akhisar’da ikamet ederken, devletin yumuşak güç politikası gereği Bosna Prusac’a gitmiştir. Ne zaman ve niçin gittiğine dair farklı görüşler olmakla birlikte, en güçlü rivayet yukarıda zikredildiği üzere Fatih Sultan Mehmed döneminde fethin manevi yönünü tamamlamak amacıyla bölgeye ulaştığı ve yerel halka İslâm’ı tebliğ ettiği yönündedir.

Ayvaz Dede, Prusac’a yerleştikten sonra yerel halkla iyi ilişkiler kurmuştur. Osmanlıların diğer dinlere karşı hoşgörü ve itimadını bizatihi fiiliyata dökerek devletin istimâlet politikasını hayata geçirmiştir. Hoşgörülü tutumu ve fukaraya yönelik yardımseverliği kendisini benimsenmelerinde önemli etkenler olmuştur[2]. Ayvaz Dede, Yesevî ekolünde görülen yalın bir dille insanlara İslâm’ı anlatma geleneğine devam etmiştir.

Bosna halkının İslâmlaşmasında ve Osmanlıları benimseyerek Türkleşmesinde Ayvaz Dede’ye atfedilen pek çok menkıbe ve anlatı vardır. Bilimsel olarak tevatür derecesinde kalabilen ancak sözlü tarih aracılığıyla günümüze dek ulaşan ve Boşnakların İslâmlaşmasının simgesi olan ünlü Ayvaz Dede menkıbesi şu şekilde anlatılagelmektedir:

Ayvaz Dede bölgeye geldiğinde, Prusac kasabasının içinden akan nehrin suyu içilemiyordu. Açılan pek çok kuyuya rağmen kasabada su sıkıntısı yaşanıyordu. Ayvaz Dede, Prusac yakınlarında bir su kaynağı bulmuştu, fakat kaynakla köy arasında yetmiş dört metre uzunluğunda, otuz metre yüksekliğinde geçit vermez bir kaya vardı. Dönemin şartlarında su künklerini bu kayadan diğer tarafa geçirmek imkânsızdı. Ayvaz Dede, ümitsizliğin bütün yöre halkını kapladığı bu günlerde, kırk gün inzivaya çekilir ve Allah’a yakarmaya başlar. Kırkıncı günün sabahında duadan sonra uykuya dalan Ayvaz Dede, rüyasında iki koçun karşılıklı boynuz darbeleri arasında kayanın ortadan ikiye bölünmeye başladığını görür. Uyandığında kayanın gerçekten de ikiye ayrılmış olduğunu anlar. Kaynaktan su akmaya başlamıştır. Kayada oluşan yarık sayesinde, kasabaya inecek su yolunu ve tesisatını inşâ eden Ayvaz Dede, 1467 yılında bir çeşit su kemeri yaparak yerel halka su ulaştırmayı başarır. Bu müjdeli haber derhâl Prusac’a ulaşır. Rahmet sadece kayayı değil, Bogomil mezhebine bağlı Boşnakların kalbini de yumuşatır ve hadiseyi duyan halk akın akın Müslüman olmaya başlar[3]. Bu su, Boşnak milli ruhunu yüzyıllardır yaşatmaya devam etmektedir.

Bu anlatı, Boşnakların İslâmlaşmasının sembollerinden biri olarak görülmektedir. Halk üzerinde ciddi etkiler bırakan Ayvaz Dede’nin bu derece gönüllere girmesi, devletin bölgedeki yumuşak gücü ve muhteva olarak kamu diplomasisi olarak nitelendirebileceğimiz en somut örneklerden birisi olarak görülmektedir. Nitekim yerel halkın Ayvaz Dede’ye gösterdiği bu ihtimam, sevgi ve saygı asırlardır Ayvaz Dede Şenlikleri ile süregelmektedir.

Ayvaz Dede Şenlikleri

Ayvaz Dede’yi anma etkinlikleri, her sene Haziran ayının son hafta sonu, Bosna Hersek’in Donyi Vakuf şehrine bağlı Prusac kasabasında gerçekleşmektedir. Hikâyede ortadan ikiye ayrıldığı belirtilen kaya, Prusac’a yedi-sekiz kilometre uzaklıktaki Ajvatovica dağının eteklerindedir. Şenlikler bu mevkide düzenlenmektedir. Ayvaz Dede’nin Boşnaklar üzerinde bıraktığı etki, Bosna milli kültüründe kendisini göstermektedir. Nitekim bu gün, Boşnakların Müslüman olmasının sembolleştirildiği bir gün olması hasebiyle ortak hafızanın bir dışa vurumudur. Şenliklere Boşnaklar ve Türkler başta olmak üzere dünyanın muhtelif yerlerinden insanlar katılmaktadır.

Şenlikler, sabahın erken saatlerinde Prusac’daki Ayvaz Dede kabrinin ziyareti ve hemen akabinde Prusac Handanagine Camisi’nden Ayvatovica’ya yürüyüşle başlamaktadır. Sarıklı bir genç, caminin önünde teker teker muhtelif yerlerden Şenliklere katılan sancaklı toplulukları anons etmektedir. İlgili sancakların ekseriyeti, kırmızı ve yeşil rengin üzerine işlenmiş ay yıldız ve üç hilalden oluşmaktadır. Yürüyüş başladığında en ön saflarda dinî erkân yürümekte, sancaklı topluluklar ve münferit katılımcılar bu erkânı takip etmektedir. Yarılan kayanın ortasından geçilmekte ve hemen tepeye gelindiğinde toplu şekilde dualar edilmektedir[4]. Dağa tırmanışta, her birinin elinde geldiği muhitin sancağını taşıyan atlılar dikkat çekmektedir. Nitekim Haziran’ın son haftasına doğru ülkenin muhtelif beldelerinden hareket eden ve baştan aşağı millî ve dinî kıyafetli atlı birlikler, yol üzerindeki yerleşim bölgelerinde neşe ile karşılanmakta ve uğurlanmaktadır. Her biri farklı bölgelerden yola koyulan birlikler, Karaula Kasabası’nda toplanmakta ve buradan Prusac’a toplu şekilde hareket etmektedir. Prusac’a ulaşan ve burada bir gece konaklayan atlılar, Ayvatovica’ya doğru yola çıkmaktadır[5]. Din adamlarının hemen arkasında dağa tırmanan atlı birliklerin hareketleri, atlılardan bazılarının kurusıkı tüfeklerini ateşlemeleri katılımcılar tarafından büyük bir beğeni ile izlenmektedir[6]. Tırmanış süresince salâvatlar ve tekbirler getirilmekte, ilahiler söylenmektedir.

Kortejin en önünde din adamları olmak suretiyle, sırasıyla sancaklı birlikler ve halk yürümektedir. Tören, kayanın etrafında okunan Kuran-ı Kerim tilavetiyle başlamaktadır. Dualar edilmekte, hadiseyi hatırlama, yeniden yaşama ve tefekkür etme amacıyla burada bir süre beklenmektedir. Akabinde yeniden hareket edilerek, dağın eteklerinde kurulmuş olan tören alanına geçiş yapılmaktadır[7]. Mehter ekibinin tören alanına girmesiyle Mehter marşları çalınmakta; Tekke Musikîsi icrâ olunmakta ve sema törenleri yapılmaktadır.

Şenliklerin büyük bir bölümü dinî tören ve zikir merasimleriyle geçmektedir. İlaveten gün boyunca şenlik ateşleri yakılmakta, uzun ziyafet sofraları kurulmaktadır. Boşnak kültürüne dair şarkılar söylenmekte, şiirler okunmakta, oyunlar oynanmaktadır[8]. Panayır havası şeklinde geçen bu gün içerisinde Prusac’tan tören alanına giden yolda Bosna yemek kültürünü tanıtan çeşitli ikramlar yapılmakta, hediyelik eşyalar satılmaktadır. Ayvaz Dede’yi anma münasebetiyle organize edilen bu gün, Osmanlı gelenek ve kültürünün yaşatıldığı, anıldığı ve yeniden idrak edildiği bir gündür.

Bosna’nın Osmanlı’nın elinden çıkarak Avusturya-Macaristan’a ilhâkı ve 1. Cihan Harbi’ni izleyen yıllarda Yugoslavya’nın kurulmasıyla Komünist bir rejim tarafından yönetilen Bosna’da Ayvaz Dede Şenlikleri yasaklanmıştır. 1947 yılında getirilen yasak, 42 yıl sürmüş, Bosna’nın bağımsızlığa kavuştuğu 1990 yılında Aliya İzetbegoviç’in girişimleriyle yeniden aktif edilmiştir[9].

Türkiye Ayvaz Dede Şenlikleri’ne her yıl resmî protokol seviyesinde katılım göstermektedir. Büyükelçiler, üst düzey yetkililer, belediye başkanları, sivil toplum kuruluşları, Kültür Bakanlığı’na bağlı sanatçılar bu protokolü oluşturmaktadır. İlaveten Türkiye’nin muhtelif şehirlerinden turlarla ve kendi imkânlarıyla katılım sağlayan insanların sayısı da oldukça fazladır. Şenliklerin Türkiye Cumhuriyeti ile bir diğer resmî bağı da Akhisar Belediye ile olan deklarasyonudur. Manisa Akhisar Belediyesi ile Donji Vakuf Belediyesi, Ayvaz Dede’nin Akhisarlı olması hasebiyle her yıl düzenlenen Akhisar Çağlak Festivali ile Ayvaz Dede Şenliklerini 2010 yılında kardeş festivaller olarak ilan etmişlerdir[10]. Farklı zaman dilimlerinde gerçekleşen festivallere, iki taraftan da heyetler katılmaktadır. Mamafih, Bosnalı bir münevver olan Senad Smajloviç’in “mesken tutulan bölgenin Boşnakça adının Prusac olmasına rağmen bölge, Müslüman Boşnaklarca Akhisar olarak bilinmektedir”[11] değerlendirmesi önemlidir.

Osmanlı Devleti’nin Ayvaz Dede ve beraberindeki ehl-i tasavvufu Bosna’ya göndermesi uzun vadeli bir kamu diplomasisi örneğidir ve başarılı bir sonuç vermiştir. Nitekim Ayvaz Dede, irşat vazifesini yerine getirirken, yaşantısı ile bölge halkının Osmanlılara ve İslâm’a olan bakış açılarını olumlu yönde etkilemiştir. Bu da Osmanlı Devleti’nin bir politika olarak tasarladığı, hayata geçirdiği ve sonuç aldığı bir vakıa olarak görülmelidir. Geçmişte yumuşak güç unsurları kullanılarak elde edilen faydalar, asırlar geçmesine rağmen Türkiye’nin uluslararası topluma ulaşmasına katkı sağlamaya devam etmektedir. Zira Ayvaz Dede Şenlikleri de güncel olarak bir kamu diplomasisi fırsatı sunmaktadır. Bölge insanı ile Türkiye arasındaki ilişkiler her ne kadar sıcak olsa da, Türkiye’nin her yıl Prusac’ta bulunması var olan iyi ilişkileri pekiştirmekte, Türk ve Boşnak toplumları arasındaki bağı kuvvetlendirmektedir.

Kaynakça

Atlı, Sagıp. “Bir Sufînin Sılaya Vuslatından Günümüze: Manisa Akhisar Çağlak Mesiresi/Festivali”. TÜRÜK Uluslar arası Dil Edebiyat ve Halk Bilimi Araştırmaları Dergisi, 1(15), (2018): 337-357.

Can, Mehmet. “Yazılarım Saraybosna 2005-2009”.  Yarınlar İçin Düşünce, 2, (22),(2007): 21-25.

Dayanç, Muharrem. “Bosna Hersek’in Ahmet Yesevî’si Ayvaz Dede”. Geçmişin Geleceğe Ahmed Yesevi Uluslararası Sempozyumu2, (2016): 891-902.

İyiyol, Fatih. “Boşnak halk kültüründe Mevlânâ ve Mevlevîlik”. International Symposium on Sustainable Development, (2009): 380-386.

Smajloviç, Senad. (2014). “Dualarla Ayakta Duran Ülke: Bosna Hersek”. Erişim Adresi:https://perspektif.eu/2014/09/01/dualarla-ayakta-duran-ulke-bosna-hersek/

Tayfur, Kemal. “500 Yıl Sonra Bosna Hersek: Ayvaz Dede’nin İzinde”. Atlas Dergisi, (211), (2010): 120-128.

Yorulmaz, Hüseyin. Osmanlı’nın Batı Yakası Bosna. İstanbul: 3F Yayınevi. 2007.

Bal, M. T. (2015, 27 Temmuz). “Ayvaz Dede’yi bilir misiniz?”. Erişim Adresi: https://bosnakhaber.com/bosnada-yasamis-ayvaz-dedeyi-bilir-misinizhikaye tadinda-bir-yazi/


[1] Muharrem Dayanç, Bosna Hersek’in Ahmet Yesevî’si Ayvaz Dede. Geçmişten Geleceğe Ahmed Yesevi Uluslararası Sempozyumu, 2016, s. 893.

[2] Kemal Tayfur, 500 Yıl Sonra Bosna Hersek: Ayvaz Dede’nin İzinde, Atlas Dergisi, 211, 2010, s. 123.

[3] Hüseyin Yorulmaz, Osmanlı’nın Batı Yakası Bosna. 3F Yayınevi, 2007, s. 220.

[4] Sagıp Atlı, Bir Sufînin Sılaya Vuslatından Günümüze: Manisa-Akhisar Çağlak Mesiresi/Festivali, TÜRÜK Uluslar arası Dil Edebiyat ve Halk Bilim Araştırmaları Dergisi, 2018, s. 353.

[5] Muharrem Dayanç, Bosna Hersek’in Ahmet Yesevî’si Ayvaz Dede. Geçmişten Geleceğe Ahmed Yesevi Uluslararası Sempozyumu, 2016, s. 894-895.

[6] Mehmet Can, Yazılarım Saraybosna 2005-2009, Yarınlar İçin Düşünce, 2007, s. 22.

[7] Fatih İyiyol, Türkiye-Bosna Hersek İlişkilerinin Gelişmesinde Halk Kültürünün Rolü, International Symposium on Sustainable Development, 2009, s. 382.

[8] Hüseyin Yorulmaz, Osmanlı’nın Batı Yakası Bosna. 3F Yayınevi, 2007, s. 123.

[9] Mikail Türker Bal, Ayvaz Dede’yi Bilir Misiniz?, 2015.

[10] Sagıp Atlı, Bir Sufînin Sılaya Vuslatından Günümüze: Manisa-Akhisar Çağlak Mesiresi/Festivali, Türük Uluslararası Dil Edebiyat ve Halk Bilim Araştırmaları Dergisi, 2018, s. 355.

[11] Senad Smajloviç, Dualarla Ayakta Duran Bir Ülke, 2014.

Benzer Yazılar

Yorum Yap