Yahya Kemâl’in vefat ettiği dönemde, hem Yahya Kemâl’in dedesi Dilaver Bey’in hem de annesi Nâkıye Hanım’ın Üsküp İsa Bey Camisi hazîresindeki mezar taşları yerindeydi. Ancak hem zamanın tabii tahribi, hem kasıtlı yok edişler hem de 1963 yılında vuku bulan büyük Üsküp depremi sonrasındaki ihmal ve kasıtlar bahsi geçen kadim kabristandaki onlarca kıymetli şâhidenin yok olmasına neden olmuştur. Her nasılsa kalabilen bazı taşlar arasında, baş ve alt kısmı kopmuş olan, fakat yazılı kısmın önemli bilgiler içeren büyük bir kısmı hâlâ okunabilen “bir bayan mezar taşı” dikkat çekmektedir. Bu mezar taşın üzerine şiir şeklinde yazılmış olan bilgiler okuyana, Yahya Kemâl’in hâtıralarında ayrıntılı bir şekilde anlattığı Nâkıye Hanım’ın Selânik-Üsküp arasındaki hazîn sergüzeştini hatırlatır. Maalesef, bu değerli mezar taşının isim ve ölüm tarihi yazılı olan kısmı, İsa Bey Camisi hazîresinde vaktiyle gerçekleşen tahrîbattan payını alıp kaybolmuş ve bütün aramalara rağmen bulunamamıştır.
Okunuşu şöyledir:
“Âh mine’l-mevt!
Ağlasun bu hâlime dünyada heb insân olan
Hâlimi kılsun tasavvur sâhib-i iz’ân olan
Selânik’den ben âkıbet geldim bu semte çâresiz
Pek acır bu mevtime kalbinde az îmân olan
Emr-i Hakk’la sevdiğim evlâdımı bırakdım yetîm
Mevtimin hâlinde anlardır bana giryân olan
Üsküb toprağına cismim karışdı âkıbet
………………………………..bu imiş fermân olan
………………………………………………………”
Bizce içerisinde yer alan bilgilerden, Yahya Kemâl’in annesi Nâkıye Hanım’a ait olması şüphe bırakmayacak derecede kat’i olan ve şairin annesinden kalan en önemli hatıra sayılabilecek bu mezar taşı, hak ettiği ilgiyi ve korumayı görmelidir. Bu koruma da, Üsküp’te açılması muhtemel olan bir Yahya Kemâl müzesine konulmasıyla sağlanabilir.
“Burada asıl kilit nokta “Selânik‟den ben âkıbet geldim bu semte çâresiz” ve “Üsküb toprağına cismim karışdı âkıbet” mısralarıdır. Bilindiği gibi Yahya Kemal’in babasının aileyi Selânik’e götürme arzusuna Nâkıye Hanım karşı çıkmaktadır. Çünkü Nâkıye Hanım Üsküp’ü çok sevmekte ve tam bir Müslüman şehri olarak görmektedir. Selânik’le ilgili olarak ise tam tersi bir kanaate sahiptir. Üsküp’ten ayrılık ve Selânik’e göç, Nâkıye Hanım’ın hastalığının son derece ilerlemesine neden olur ve “çâresiz” Üsküp’e ölümcül ve ilerlemiş bir hastalıkla dönmek zorunda kalır. Çok geçmeden genç yaşta Üsküp’te dünyasını değiştiren Nâkıye Hanım, “Üsküb toprağına cismim karışdı âkıbet” mısrasında da anlatıldığı gibi çok sevdiği Üsküp toprağına, İsa Bey Camisi hazîresine defnedilir.
Bir başka önemli nokta da “Pek acır bu mevtime kalbinde az îmân olan” ve “Emr-i Hakk‟la sevdiğim evlâdımı bırakdım yetîm”11 mısralarıdır. Nâkıye Hanım vefat ettiğinde en büyüğü Yahya kemal olan 3 çocuğu yetim bırakmıştır.” (bkz. Karakuş, 2014, s. 168)
Türk edebiyatının en önemli şairleri arasında yer alan Yahya Kemâl’in annesi Nâkıye Hanım’la olan bağı, onun hem dünya görüşünde, hem şiir muhtevasında, hem de Türkçe sevgisinde kuvvetli bir şekilde kendisini gösterir. Denebilir ki Yahya Kemâl’in şiiri, çok sevdiği “Müslüman Üsküp”ün uhrevî ortamının anne sevgisiyle yoğun bir şekilde yoğrulmasıyla teşekkül eden bir ruh hâlinin terennümleriyle doludur.
Yahya Kemâl; Üsküp’ün ezan seslerini de, devlete ve millete bağlılığı da, Türkçeyi ağızda anne sütü saymayı da Nâkıye Hanım’la özümseyip öğrenmiştir. İşte tam bu nedenledir ki, Nâkıye Hanım’la ilgili olan her türden belge ve bilgi, Türk edebiyat tarihinde mühim bir yere sahiptir.
Hatıralarında annesinin bir resmine bile sahip olmamasından dolayı duyduğu üzüntüyü dile getiren Yahya Kemâl’in, annesinin mezar taşını ne denli önemsediğini tahmin etmek güç değildir. Yahya Kemâl’in vefat ettiği dönemde, hem Yahya Kemâl’in dedesi Dilaver Bey’in hem de annesi Nâkıye Hanım’ın Üsküp İsa Bey Camisi hazîresindeki mezar taşları yerindeydi. Fakat şairin vefatından yaklaşık beş yıl sonra, çevrelerindeki birçok kitâbeli mezar taşıyla birlikte, edebiyat tarihi açısından önem taşıyan bu mezar taşları da zarar görmüş ve âkıbeti bilinmeyecek bir şekilde yerlerinden çıkarılmıştır. Bu taşlardan büyük bir kısmı, bilinmeyen bir şekilde cami hazîresinden tamamen uzaklaştırılmış, bir kısmı ise çevre düzenlemesi yapılırken ya duvarlara ya da yerlere beton dökmek suretiyle monte edilmiştir. Ancak yerlerinden söküldüğü hâlde çevre düzenlemesinde kullanılmayan bazı kitâbeli mezar taşlarının, caminin arka kısmında gelişigüzel bir şekilde üst üste dizildiği görülmektedir. İşte “Yahya Kemâl Beyatlı’nın Annesi Merhum Nâkıye Hanım’a Ait Olması Kuvvetle Muhtemel Olan Şâhide” burada bulunmuştur. “Kuvvetle muhtemel” ifadesini kullanmamızın nedeni, mezar taşındaki isim ve tarih bölümünün bulunmamasıdır. Ancak taşın kitâbe bölümünde mevcut olan bilgiler, bizce bu mezar taşının Nâkıye Hanım’a ait olduğu konusunda şüphe bırakmamaktadır.
Üsküplü büyük şair Yahya Kemal Beyatlı’nın annesi muhterem Nâkıye Hanım’ın yaklaşık 50 yıldır kayıp olan mezar taşının yerine daha önce bazı girişimler yapılmasına rağmen yenisi dikilememişti. Ancak Türkoloji projesi kapsamında Makedonya’da bulunan bazı Türkologların girişimi ve maddi desteğiyle, Üsküp Yunus Emre Türk Kültür Merkezi yönetimi ve Makedonya’da faaliyet gösteren çeşitli sivil toplum kuruluşu temsilcilerin de katılımıyla yenisi 30.04.2014 tarihinde dikilmiştir.
Kaynakça
Ertuğrul KARAKUŞ (2014). “Üsküp’te, Yahya Kemâl Beyatlı’nın Annesi Merhum Nâkıye Hanım’a Ait Olması Kuvvetle Muhtemel Olan Mezar Taşı”, TÜRÜK Uluslararası Dil Edebiyat ve Halk Bilimi Araştırmaları Dergisi, Cilt: 1 Sayı: 4, 161 – 170.
Ertuğrul KARAKUŞ (2018). Yahya Kemal ve Üsküp, İstanbul: İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları.
Kâzım YETİŞ (2006). Yahya Kemal 1-Hayatı, İstanbul: İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları.
Yahya KEMÂL (2008). Çocukluğum, Gençliğim, Siyasî ve Edebî Hatıralarım, İstanbul: İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları.