Osmanlı idaresinde beş asır kaldıktan sonra 93 Harbi nam-ı diğer 1877-78 Rus-Türk Savaşı sonucu bağımsızlık yoluna giren Bulgaristan, 1878-1908 yılları arasında prenslik, 1909 yılından komünizm dönemine kadar da çarlık olarak varlığını sürdürmüştür. Osmanlı idaresinden ayrılan Bulgaristan’da ciddi bir Müslüman Türk nüfusu kalmış, pek tabiî, beş asırlık İslâm Türk medeniyeti mirası da kalmıştır. Ancak savaş sırasında ve sonraki yıllarda bu medeniyetin izlerini silme adına ciddi çabaların sergilendiği görülmektedir. Ayrıca yaşanan büyük hicret/göç olayları ve doğruduğu istikrarsılık, Türk topluluğunu ciddi mânada yıpratmış, var olan geleneksel dinî, eğitimsel, kültürel, sosyal vs. yapılar ve teşkilât büyük ölçüde yok olmuştur. Bundan dolayı Bulgaristan Müslümanları XX. asra darmadağın bir toplumsal ve kurumsal yapıyla girmiştir.
1908 yılında Bulgaristan tamamen bağımsızlığını ilân etmesi üzerine Osmanlı devleti ve Bulgaristan Müslümanları geri dönüşü olmayan bir yola girildiğini anlamıştır. Bu yüzden sözü edilen toplumsal alanlarda Müslümanlara has bir yapılanmaya gidilmeye başlanmıştır. Daha önce var olan dinî taşkilât tahkim edilmiş, eğitim kurumlarının iyileştirilmesi ve yeniden yapılandırılması için belirli adımlar atılmıştır. Bu bağlamda Müslüman nüfusun ayakta durmasını sağlayacak eğitim kurumlarının ihtiyaca göre düzenlenmesi son derece önemli bir mesele olarak ortaya çıkmıştır.
Bu konuda var olan ilkokul, ortaokul ve öteden beri kendi imkânlarıyla resmiyetten uzak bir şekilde eğitim veren düşük dereceli birkaç medrese dışında yeni ve daha yüksek seviyeli okul ihtiyacı hissedilmeye başlamıştır. Bu yüzden dinî hizmetleri ve eğitim çalışmalarını yürütecek ve öncülük edecek kadroları yetiştirecek birer okul kurulması gündeme gelmeye başlamıştır. Bunlarla ilgili adımların ilki, 1912 yılında Devlet Türk Öğretmen Okulu (Darü’l-Muallimin) kurulma kararıyla atılmıştır.[1] Osmanlı ile Bulgaristan devletleri arasında 26 Nisan 1913 tarihinde izmalanan İstanbul Muahedesi 2. Ek Protokolünde yer alan “Nüvvâb yetiştirmek üzere bir medrese-i mahsûsa dahi tesis edilecektir” hükmüyle kurulması kararlaştırılan “Nüvvâb Medresesi” fikrinin somutlaşmaya başlamasıyla da ikinci adım atılmıştır.[2] Ancak bu okulların kurulması Birinci Dünya Savaşı sonrasına kalmıştır.
Nitekim ortaokul üstü iki yıl eğitim veren Darü’l-Muallimin 1918-19 eğitim yılında Şumnu’da kurulmuştur. Kurulması tasarlanan Nüvvâb Medresesinin kuruluşu gecikmişse de hazırlık çalışmaları devam etmiş ve Temmuz 1919’da yürürlüğe giren Bugaristan Müslümanları Müessesât-ı Diniye İdare ve Teşkilâtı Nizamnâmesi’nin 105. ve 112. maddelerinde kurulacak olan “Nüvvâb Mektebi”nin malî kaynakları tespit edilmiş, 188. maddede ise okulun inşası, açılması ve tanzimi bir yönetmelikle olacağı zikredilmiştir.[3] Devamında ise söz konusu yönetmeliğin hazırlanması için Başmüftü Süleyman Faik Efendi’nin 923 numaralı 12 Haziran 1920 tarihli emirnamesi gereğince bir komisyon oluşturulmuştur. Komisyon, aynı yıl 2-15 Ağustos tarihleri arasında Şumnu’daki Kılâk Mektebinde çalışma yaparak kurulacak okulun iskeletini ortaya çıkarmıştır. Buna göre okulun, beş yıl eğitim veren lise derecesinde Tâlî Kısım ve üç sene eğitim veren yüksek okul derecesinde Âlî Kısım adlı aynı çatı altında iki eğitim kurumundan oluşması öngörülmüştür. Zaman geçtikçe değeri daha iyi anlaşılan bu müfredat, program ve okul idaresi ile ilgili yönetmelik çalışması aşağıdaki seçkin ulema ve eğitimciler tarafından hazırlanmıştır: İlk Bulgaristan Başmüftü Hocazâde Mehmed Muhyiddin, Filibe Müftüsü Başmüftü Hoca Sadeddin, Şumnu Müftüsü Hüseyin Hüsnü, Varna Mekâtib-i İslâmiye Müdürü Osman Nuri (Peremeci), Rusçuk Mekâtib-i İslamiye Müdürü Mehmed Masum (Akalın), Şumnulu muallimlerden Süleyman Sırrı (Tokay) ve Hâfız Abdullah Fehmi (Meçik), Dinî Müesseseler ve Vakıflar Müdürü Mehmed Celil.[4]
Nüvvâb Medresesinin resmen kuruluşu, Başmüftülüğün muvafakati ve Hâriciye ve Mezâhib Nezâretinin 29 Ağustos 1922 tarihli onayı ile yürürlüğe konan söz konusu komisyonun hazırladığı belge ile olmuş, ancak fiilen açılışı, 27 Kasım 1922 tarihinde Başmüftü Süleyman Faik Efendinin katılımlarıyla Şumnu şehrinde gerçekleşmiştir.
Bu tarihte Nüvvâb Medresesinin Tâlî Kısmı açılmış, Âlî Kısmı ise yeterli sayıda lise mezunu toplandığında 18 Ekim 1930 tarihinde Başmüftü Hüseyin Hüsnü Efendinin katılımlarıyla açılmıştır.[5]
Söz konusu komisyon tarafından hazırlanan eğitim müfredatı ve programa göre, Medresetü’n-Nüvvâb’ın Tâlî Kısmı; Kur’ân-ı Kerim, fıkıh, kelâm, İslâm tarihi gibi temel dinî bilgiler öğretimiyle beraber Türkçe, Arapça, Farsça ve Bulgarca dil öğretimi, tarih, coğrafya, matematik, fizik, kimya, resim gibi genel kültür ve fen dersleri öğretimi yapan bir eğitim kurumu olarak tasarlanmıştır.[6] Okulun Âlî Kısmı ise İslâm hukuku alanında ihtisas sahibi kişiler yetiştirmeyi amaçladığı için burada İslâm hukukuna ağırlık verilerek mecelle, fıkıh, usul-i fıkıh, feraiz, şerî muhakem usulü, vakıflar hukuku dersleri ile hukuk ilmine giriş, iktisat, devletler hukuku, idare hukuku, Bulgar hukuku gibi dersler programa alınmıştır.[7]
Burada belirtmek gerekir ki, okulun kuruluş belgelerini hazırlayan heyetin çoğunluğunu medrese mezunu olmayan eğitimcilerin oluşturması, hatta müftülerden Hocazâde Sadeddin Efendinin müfredatta yer alan fen bilimleri konusunda katkı sağladığı ve Tâlî Kısım programında din derslerinden çok fen derslerinin yer alması Nüvvâb Medresesinin eğitim-öğretim politikasına yön veren bir gelişmedir. Başından itibaren orada dinî kadro yetiştirmekle birlikte Müslümanların muhtaç olduğu öğretmenlerin ve diğer hizmet erlerinin yetiştirilmesi hedeflendiği anlaşılmaktadır. Bu hususu destekler mahiyette Nüvvab Medresesinin talebesi ve hocası olma bahtiyarlığını yaşayan dava adamı Osman Kılıç’ın şu sözleri anlamlıdır: “Nüvvâb’ın hakikî mâhiyeti, rûhânî olmasıdır. Şu var ki, dini ilimler, fen ve hayatla kâbil-i te’lif bir şekilde okutulmuştur… Nüvvâb’ta din ilim zaviyesinden geçirilerek okutulmuştur”.[8]
Nüvvâb Medresesinin kuruluşu ve çalışması hiç de kolay olmamıştır. Zira bir taraftan devletin işi ağırdan alması gecikmelere sebep olmuş, diğer taraftan Müslüman toplum arasında okulun mahiyetiyle ilgili tartışmaların yaşanması ve açılmasından sonra bile devam etmesi, sonraları ise Türkiye’de yapılan inkılâplar sonucu medreselerin kapatılmasının Bulgaristan’a yansıması, Bulgaristan Müslümanlarının kendilerine ait ilk lise ve yüksek okul statüsündeki Nüvvâb Medresesinin çalışmalarını etkilemiştir. Buna rağmen okulun kurucu müdürü olan İstanbul Darülfünun İlâhiyat Şubesi mezunlarından Şumnulu Emrullah Efendi’nin gayretleri ve oluşturduğu eğitim kadrosunun sağduyulu hareketleri ve destekleriyle Nüvvâb okulu 1922-1947 yılları arasında kuruluş amacı ve programı doğrultusunda çalışmıştır. 9 Eylül 1944 tarihinde Bulgaristan’da yapılan komünist devrim sonucu Nüvvâb Medresesinin önce programında bazı değişiklikler yapılmış, 1947 yılında dinî dersler programdan kaldırılmıştır. Bu döneme kadar 676 lise mezunu yetiştiren Nüvvâb, 1950 yılına kadar Nüvvâb Türk Lisesi olarak varlığını sürdürerek daha birkaç yüz mezun vermiştir. Okulun Âlî Kısmı ise yirmi yılda toplam 102 mezun vermiştir. Bunun sonucunda ise Bulgaristan Müslümanlarına hizmet edecek yüzlerce imam-hatip, öğretmen, onlarca müftü ve dört başmüftü, onlarca şerî mahkeme kâtibi ve vaiz yetişmiştir. Ancak bununla da kalmayıp Türk toplumuna farklı alanlarda rehberlik eden birçok şair, yazar, gazeteci, akademisyen, araştırmacı, bürokrat ve siyasetçi temel eğitimini Nüvvâb okulunda alarak kişilik ve kimliğini orada oluşturmuştur.[9]
Ancak özellikle 1928’de Şumnu’da Türk okullarına öğretmen yetiştiren Dârü’l-Muallimîn’in kapatılmasından sonra öğretmen yetiştirmek Nüvvâb’ın temel hedefi haline gelmiştir. Bu hedef aslında daha okulun tasarlanması aşamasında da vardır. Bunun böyle olduğu zaten okulun ilk mezunlarını vermesiyle görülmektedir, zira bu mezunlar ve arkalarından gelenler kendilerine devletçe öğretmenlik yetkisi verilmesi talebinde bulunmuşlar ve elde edene kadar mücadele etmişlerdir. Bu bölümde temel İslâmî eğitimin yanı sıra dil, fen ve sosyal dersler de okutulmaktadır, hatta bu derslerin oranı dinî derslere göre daha büyüktür.
Okulun sağlam temeller üzerine oturtularak gelişmesinde Başmüftülük, Şumnu Bölge Müftülüğü, binasını temin etme konusunda büyük gayretleri olan Şumnu Cemaat-i İslâmiyesi ve maddî ihtiyaçlarını karşılama noktasında Türk toplumunun ciddi katkıları olmuştur. Bununla birlikte okulun topluma mal olmasında eğitim-öğretim kadrosunun hazırlığı ve ufku da önem arz etmektedir. İlk yıllarda okulda öğretmenlik yapanlara baktığımızda karşımıza şu tablo çıkmaktadır: Öğretim kadrosunun bir kısmını yerli eğitimciler, diğer kısmını da Türkiye’den gelip Bulgaristan’a yerleşen değerli ilim adamları teşkil etmektedir. Vefatına kadar okulun idaresini üstlenen Emrullah Efendi, bu zaman zarfında Şumnulu eğitimci Süleyman Sırrı ve Düzceli alim Yusuf Ziyaeddin Ezherî (Ersal) tarafından çok desteklenmiştir. Bunlara başından itibaren 15 yıl hocalık yapan Adıyamanlı alim Mustafa Hayri (Coşkun) da eklenmelidir. Ayrıca Rusçuklu avukat Halil Hasan Pomakoğlu, Vidinli eğitimci Hasip Safveti (Aytuna), aslen Tırnovalı olan eski Bolu Mutasarrıfı, yüzelliliklerden/siyasî mülteci Osman Nuri (Balkan), tıp eğitimi almış Şumnulu Ahmed Kemal Hasan gibi değerli eğitimcileri de zikretmek gerekmektedir. 1930 yılından sonra Âlî Kısmı meyvelerini vermeye başlayınca Hâfız Nazif Osman (Konuk), Beytullah Ahmed (Şişmanoğlu), Mehmed Halil (Öztürk), Osman Kılıç gibi seçkin mezunlar da yavaş yavaş öğretim kadrosunda yerlerini almaya başlamışlardır. Ayrıca Şumnulu Ahmed Hasan (Davudoğlu), Karinabadlı Osman Seyfullah (Keskioğlu) ve Hezargradlı Muharrem Abdullah (Devecioğlu) Nüvvâb’tan mezun olup Ezher Üniversitesinde de öğrenimlerini tamalayarak okullarının eğitim kadrosuna dahil olmuşlar, kendilerine orada tanıştıkları Osmanpazarlı İsmail Mehmed (Ezherli) de katılmıştır. Emrullah Efendinin 1941 yılında vefat etmesi üzerine Yusuf Ziyaeddin Ezherî müdür olmuş, sonra da 1944’te Ahmed Hasan (Davudoğlu) ve 1947’de Beytullah Ahmed (Şişmanoğlu) müdür olarak atanmışlardır.[10]
Nüvvâb Medresesi, Bulgaristan Türklerinin millî ve manevî değerlerinin korunmasına öncülük eden bir eğitim kurumu olarak yetiştirdiği talebelerinin verdikler irşat ve eğitim hizmetleriyle, yazdıkları veya hazrıladıkları yüzlerce kitapla, yayınladıkları veya yazı yazdıkları onlarca gazete ve dergiyle, yürüttükleri kimlik mücadesiyle Bulgaristan Müslümanlarının hayatına dokunan bir asırlık etkiye sahiptir.
Ayrıca okulun kapanması ve 1950-51 yılında mezunlarının birçoğunun Türkiye’ye hicret etmesi üzerine hizmetlerini orada da sürdürerek din, eğitim ve farklı kamusal alanlarda etkili olmuşlardır.
1950 yılında kapan Nüvvâb okulu, 1990 yılında yeniden Şumnu’da ihya edilerek Nüvvâb İmam Hatip Lisesi hizmet vermektedir ve şu ana kadar 800 dolayında mezun vermiştir.
Kaynakça
Ahmed, Vedat S. “Azınlık Ortamında İslâm Hukukunun Tatbikini Hedefleyen Bir Yüksek Öğretim Kurumu: Medresetü’n-Nüvvâb’ın Âlî Kısmı”. İçinde Asırlık İlim ve İrfan Ocağı: Nüvvâb, 41-50. Sofya: Sofya Yüksek İslâm Enstitüsü, 2022.
———.“Bulgaristan ile Türkiye Arasındaki Bilimsel ve Kültürel İlişkilerde Medresetü’n-Nüvvâb’ın Yeri”. İçinde Uluslararası Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi Türk-Bulgar İlişkileri Sempozyumu, 11-13 Mayıs 2005 Bildiriler Kitabı, 283-90. Eskişehir: Odunpaazarı Belediyesi, 2005.
Bulgaristan Müslümanları Müessesât-ı Dîniye İdâre ve Teşkîlâtı Nizâmnâmesi. Sofya: Fotinov Matbaası, 1924.
Çalışkan, Basri. “Nüvvâb Mezunlarının Telif Ettiği Eserler Bibliyografyası Denemesi”. İçinde Asırlık İlim ve İrfan Ocağı: Nüvvâb, editör Vedat S. Ahmed, Abdullah Tırabzon ve Mehmet Taha Boyalık, 176-206. Sofya: Sofya Yüksek İslâm Enstitüsü, 2022.
Devlet-i Aliye-i Osmâniye – Bulgaristan İstanbul Muâhedenâmesi 29 Eylül 1913. Dersaâdet: Matbaa-i Osmâniye, 1330.
Kılıç, Osman. Kader Kurbanı. 1. bs. Kültür Eserleri 134. Ankara: Kültür Bakanlığı, 1989.
Medresetü’n-Nüvvâb Nizâmnâme-i Esâsî, Program ve Dâhilî Talîmâtnâmesi. Sofya: Fotinov Matbaası, 1924.
Tatarlı, İbrahim. Bulgaristan’da Türk Kültürünün Sorunları: Etütler, Yazılar, Konuşmalar. Sofya: ET “Avraziya”, 2009.
[1] İbrahim Tatarlı, Bulgaristan’da Türk Kültürünün Sorunları: Etütler, Yazılar, Konuşmalar (Sofya: ET “Avraziya”, 2009), 157.
[2] Devlet-i Aliye-i Osmâniye – Bulgaristan İstanbul Muâhedenâmesi 29 Eylül 1913 (Dersaâdet: Matbaa-i Osmâniye, 1330), 20.
[3] Bulgaristan Müslümanları Müessesât-ı Dîniye İdâre ve Teşkîlâtı Nizâmnâmesi (Sofya: Fotinov Matbaası, 1924), 23-24, 38.
[4] Medresetü’n-Nüvvâb Nizâmnâme-i Esâsî, Program ve Dâhilî Talîmâtnâmesi (Sofya: Fotinov Matbaası, 1924), 3.
[5] Vedat S. Ahmed, “Azınlık Ortamında İslâm Hukukunun Tatbikini Hedefleyen Bir Yüksek Öğretim Kurumu: Medresetü’n-Nüvvâb’ın Âlî Kısmı”, içinde Asırlık İlim ve İrfan Ocağı: Nüvvâb (Asırlık İlim ve İrfan Ocağı: Nüvvâb, Sofya: Sofya Yüksek İslâm Enstitüsü, 2022), 44-45.
[6] Medresetü’n-Nüvvâb, 9-60.
[7] Medresetü’n-Nüvvâb, 10.
[8] Osman Kılıç, Kader Kurbanı, 1. bs, Kültür Eserleri 134 (Ankara: Kültür Bakanlığı, 1989), 89.
[9] Vedat S. Ahmed, “Bulgaristan ile Türkiye Arasındaki Bilimsel ve Kültürel İlişkilerde Medresetü’n-Nüvvâb’ın Yeri”, içinde Uluslararası Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi Türk-Bulgar İlişkileri Sempozyumu, 11-13 Mayıs 2005 Bildiriler Kitabı (Uluslararası Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi Türk-Bulgar İlişkileri Sempozyumu, Eskişehir: Odunpaazarı Belediyesi, 2005), 285-88.
[10] Basri Çalışkan, “Nüvvâb Mezunlarının Telif Ettiği Eserler Bibliyografyası Denemesi”, içinde Asırlık İlim ve İrfan Ocağı: Nüvvâb, ed. Vedat S. Ahmed, Abdullah Tırabzon, ve Mehmet Taha Boyalık (Asırlık İlim ve İrfan Ocağı: Nüvvâb, Sofya: Sofya Yüksek İslâm Enstitüsü, 2022), 86-91.